Salı, Haziran 10, 2008

ba

ben küçükken hep sen vardın, büyüdükten sonra da hep sen ol istedim. her anımın bir yerine sıkıştırdım seni. varlığınla yazamadığım anılarıma sonradan ekledim seni. burada bir şeyler anlatmaya başladığımda da sen vardın. sen olduğun yerde kal istedim. kötü anılarla da olsa okudukça yazdıkça sen olayım istedim. her yılın haziran ayında sana bir mektup yazdım. çoğunlukla acıyla başlayıp, isyanla yükselen cümleler sıraladım. her haziran canımı acıttı, ben de buna izin verdim. seni acımla dirilttim ve ayakta tuttum. yıllardır gelmedim yanına. eskiden olsa gelirdik, sulardık beyaz mermeri, yıkardık. mermerin sonundaki kuş suluğuna koyardık suyu. başucundaki çam ağacına dokunurdum ben. seninle büyüdüğünü düşünürdüm. ağlardım biraz. anlatacak çok şeyim olmazdı. eskiden olsa, yanına gelmeye cesaretim olurdu. eskiden olsa özlem içimde bu kadar büyümüş olmazdı. ben yanına geldikten sonra toparlanamamaktan korkmazdım. sunny'nin yazdıklarını okudum. kaybedince artık büyüyemez olduğumuzu düşündüm. kaybedince hep özlediğimizi, yalnızlığın bitmeyişini hiç kabullenemeyeceğimizi hatırladım. içim acıdı. içimin acıyışı hazirana denk geldi. haziranda ölmek zor biliyorum, haziran yaşamak da zor. sahi ekimde ölmek... hava serin ama güneşliyken, ben uğurböceklerine gömülmüşken, toprak toprak üstüne atılırken... ekimde ölmek, haziranda anılmak... sahi, nasıl?
ben küçükken sen vardın. şimdi ben büyüyememişken hala, yine varsın. bir haziran daha biniyor tepeme. bir haziran ortasında daha gelmiyorsun. bir haziran ortasında ben bir şey yok gibi yapıyorum.

2 yorum:

ctrl+s dedi ki...

içimi tuttun, acıdı! olsun, canın sağolsun..

sherlotte holmes dedi ki...

acıyor...
canımız sağolsun...